Cucumber

Salatalık

line

Nâzım Hikmet


Avluda diz boyu kar
lapa lapa da yağıyor
hızını alamadı sabahtan beri bir türlü.
Mutfaktayız.
Masada, muşambanın üstünde bahar
Masada, muşambanın üstünde körpecik 
bir salatalık
çiçeği burnunda, pütürlü.
Çepçevre oturmuş bakıyoruz ona
şavkı vuruyor yüzümüze yumuşacık
bir tazeliktir kokuyor bir tazelik.
Çepçevre oturmuş bakıyoruz ona
şaşkın,
düşünceli,
iyimser.
Rüyada gibi bir halimiz var.

Masada, muşambanın üstünde umut
Masada, muşambanın üstünde güzel günler
yeşil bir güneşle yüklü bir bulut
yaklaşan sabırsız zümrüt bir kalabalık
açılıp saçılacak sevdalar
masada, muşambanın üstünde körpecik 
bir salatalık
çiçeği burnunda, pütürlü.

Avluda diz boyu kar
lapa lapa da yağıyor
hızını alamadı sabahtan beri bir türlü.

Nâzım Hikmet
Mart 1960, Moskova

Cucumber

line

Monica Wojciechowski


In the yard, snow sits tall
and still, flake after flake falls
since morning, unfulfilled.
We’re in the kitchen.
On the table, atop the cloth, spring —
on the table, atop the cloth, a tender little cuke,
with bumpy husk and blossomed stalk. 
We surround it, staring.
Its cool glow soothes our faces
with a satin sweep.
How fresh its scent, how fresh —
We surround it, staring —
baffled
pensive
light
as if we’re in a dream.
On the table, atop the cloth, hope —
on the table, atop the cloth, mended pep,
a cloud set to spill
a sprouting sun,
seas of eager seeds
nearby,
blooming loves uncovered.
On the table, atop the cloth, a tender little cuke,
with bumpy husk and blossomed stalk. 
In the yard, snow sits tall
and still flake after flake falls
since morning, unfulfilled.

Moscow, March 1960